Çocukla Sade Yaşam -1

09 Mart

En çok aldığım soruyu kendimce yanıtlamak istiyorum bu kez. 

Sade yaşam 'çocukla' nasıl gidiyor?

Ve yakınlarımın lisanı ile,

İleride yoksunluk hissedip sormaz mı? 
(burada geçen sormak fiili hesap sormak anladığınız üzere)

Önce bu süreci nasıl yönettiğimden bahsetmeliyim. Başlarda çok bocaladım. Şöyle ki, 'ben sade bir yaşam sürmek istiyorum ahali' diye duyurmadan önce yaklaşık bir yıl inişli çıkışlı sorgu sual dönemi yaşadım, tabi kendi içimde. Eşimle bile konuşmadım önceleri. Ancak dillendirmeye başladıkça çözülmeye başladı bir şeyler.

Duyurmaktan kastım elbette ki elalem ne der kaynaklıydı. Kolay değil doğduğunuzda halihazırda kodlarınıza işlenmiş bulunan 'elalem ne der' kaynağından beslenmeyi bırakmak. Bilmem kim kızını ne güzel giydiriyor çiçek gibi, falancanın çocuğu sınavdan 100 almış da babası bisiklet almış, paranı biriktir de sana yeni bir ayakkabı alalım, karne parana biraz da biz ekleriz -o malum markalı 90-60-90 bebekten alırız- günleri her birimize çok tanıdık öyle değil mi?

Yani perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Tek suçlu televizyonlar, sosyal medya reklamcıları değil. Güven pazarlamanın ayağımıza geldiği günleri biliriz biz ;) Bakmayın eskilerin çocuğun yediği helal giydiği haram söylemine! Daha eskisi de vardır da ben 80ler kuşağındanım deneyimim bu kadar. Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma diyen boşa dememiş bak :)

Her neyse gelelim 1 yıl öncesine...

Sürekli gözlem yaptım ve alışveriş kavramının ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Sahi neden bu insanlar indirimleri bu kadar kovalıyordu?
Hiç mi giyecek bir şeyleri yoktu da tüm boş vakitlerini kazak-ayakkabı-çanta peşinde koşarak geçiriyordu?
Koca hafta iple çektiğimiz o pazar günlerini neden alışveriş merkezlerinde geçiriyorduk?
Çocuğumla oynarken tek gözüm neden ig reklamlarındaydı?
Çocuk modasını yakalayamazsam eksik mi görünürdü benim çocuğum?
Kitap okuyacağım süreyi neden online alışveriş sitelerinde geçiriyordum?
Abartmıyorum yüzlercesini sıralayabileceğim bir sürü soru yazabilirim buraya!

Üstelik de kendim söz konusu olduğumda başıma ağrılar girdiği için ihtiyacımı bile almadan çıkan insandım ben. Çocuk sonrası ne olmuştu da tek gayem en iyisini almalıyım olmuştu?

Sonra bir şey aldığımız anda ve sonrasında kızımın neler yaşadığını gözlemledim.

1 yaşına kadar zaten almak kavramından bihaberdi. 2 yaşa doğru istiyorum dönemi başladı.

İstediğinde aldığımız şeyler ona daimi bir haz vermiyordu! Tıpkı biz yetişkinlerde olduğu gibi. Çocuk kalbi daima sevinçlidir, daima heyecanla karşılar hayatı ve getirilerini. Bu yüzden aldığınız bir oyuncağın -oyuncaktan örnek veriyorum, giysilere bakmayı ve seçmeyi henüz deneyimliyor- çocuğunuzu gerçekten mutlu edeceği algısına kapılıyorsunuz. Algı diyorum çünkü tam anlamı ile bir algı operasyonu uygulanıyor biz ebeveynlere... Hamileliğinizde kapılıyorsunuz bu kıskaca ve çocuğunuzun büyümesi ile doğru orantılı olarak artıyor. Çocuk büyüdükçe hem siz hem de çocuğunuz birinci dereceden hedef kitle haline geliyorsunuz. Ancak bizlerden daha coşkun karşılayıp elde ettiğinde daha fazla mutlu olacağını umarken ve bu sanrı ile hayır diyemezken çocuğumun tatmin duygusunu yaşadığı süre yarım saati geçmiyordu. Ardından bir başkası, sonra bir yenisi, daha yenisi, son modeli... Ama sonuç ne biliyor musunuz? Yarım saat bile mutlu olmayan bir çocuk! Sayı arttıkça azalan tatmin ve kıymet bilme güdüsü!

Bu gerçekleri farkedip kulağıma küpe ettikten sonra ne istediğimden, dahası çocuğumun nasıl bir insan olmasını istemediğimden çok emindim. Benim çocuğum ebeveynlerinin etkileyebileceği ölçüde az ile yetinmeyi bilen, alma duygusunun tersini yoksunluk olarak algılamayan bir birey olmalıydı. Yalnız şu noktayı vurgulamak isterim 'ebeveynlerinin etkileyebileceği ölçüde'

minimalist ebeveyn, sade yaşayan çocuklar

O bizden bağımsız apayrı bir birey, biz ona ancak üzerimize düştüğü şekilde temel değerleri katabiliriz. Üzerine eklemek ya da eksiltmek onun seçimleri ve bizzat hayat tecrübesi ile şekillenecek. Bu yüzden ben böyleysem çocuğumda böyle olacak diyemem. Ben böyleysem çocuğumda böyle olacak büyük lokmasını yolun başındayken yuttuğumu kamuoyuna duyurayım da ne olur ne olmaz :) Sen! Pusudaki! Unutma bu sözümü ;)

Şaka bir yana, şimdi geliyorum nasıl gidiyor sorusunun cevabına.

Biraz biz, biraz kızımız ortada buluşuyoruz.

Kıyafetler için örnek verecek olursam; hem sade hem çocuksu olsun, gözümüzü de Eylül Masal'ın ruhunu da yormasın, dayatmalara meydan okusun -kız çocuğu pembe giyer, oğlan çocuğu mavi giyer, küçücük çocuk ne bu böyle kara kara minvalinden uzak- kimin ne dediği önemli değil biz nasıl mutlu hissediyorsak o olsun.

Sonra bir gün bizimki renkleri öğrenmeye başladı. Kar yağıyor pembeli, anne su ver pembeli, hangisi olsun kızım - pembeli... Önce dünyayı toz pembe gördük maaile, sonra seçimler pembeli... Yapacak bir şey yok genlerinde var anası 29 yaşına kadar her şeyi pembeden seçmiş. Neticede onun seçimi şimdilik bu yönde.

Peki alıyor muyuz?

Elbette alıyoruz. Fakat ihtiyaçları doğrultusunda. Yani olması gerektiği kadar.

Oyuncak çok nadir alıyoruz. Birilerinden gördük ya da istiyor diye değil. Eylül Masal oyun hamurlarıyla oynar, mutfağında yemek pişirir, kitapları ve boyaları sever. Bu yazdıklarımdan olması gerektiği kadar var. Başkalarında var diye kocaman bir mutfak, çeşit çeşit bebek, türlü türlü hamur seti almadım/almayız. Bunların dışındaki çoğu şeyi elden çıkardık, bir kaç farklı çeşit daha var onları da kaldırdık ileride oynama ihtimali üzerine. Kitapları da yaşına ve gelişimine uygun şekilde ancak abartmadan alıyoruz.

Kıyafet seçiminde kendimizde olduğu gibi yeni ihtiyaçlar doğuracak seçimler yapmamaya özen gösteriyoruz. Geçen sene 4 çift spor ayakkabı, 3 çift bot/boğazlı spor ayakkabı, 4 çift yazlık sandalet/terlik almıştık (yalnızca hatırladıklarım) üstelik bu kadar büyük bile değildi ve çoğu giyemeden küçüldü. Bu kışı bir çift bot, bir çift bilekli spor ayakkabı ile geçirdi. Unutmadan bir sırt çantası ve kıymetlisi şempiyesi :)) Bıraksam 20 tane şempiye alır ama onun şempiyesinin evde olduğunu hatırlatmayı ihmal etmiyoruz.

Alcam, istiyorum kelimelerinin yerini acık (azıcık) elimde tutcam sözcükleri aldı. Çünkü zaten bir süre elinde tutup bir köşeye atmıyor muydu? Kızçem bunun bilincinde artık ne mutlu ki.

Örnekler çoğaltılabilir elbette. Fakat diyeceğim o ki; başka türlüsü mümkün. Evet 2 yaşında bile! Çünkü sandığınızdan çok daha fazlasını anlıyorlar ve kişiliklerinin temelleri atılıyor bu yaşlarda.

Şimdi sevgili anne;

elinden 'ne alsam acaba telefonu'nu bırak ve kağıttan gemiler yap çocuğuna,
bir göl kenarından el sallayın yüzdürüp
hiç değilse bir leğen koy önüne,
ne giydirdiğin değil kirletmesine izin verip vermediğin önemli onun  için
ne aldığını değil sevgini ilgini ne denli sunduğunu kazıyacak hafızasına
anıların parasal bir değeri yok alamazsın
ama verebilirsin en kıymetlisinden
harika bir çocukluk inşa edebilirsin
...




Çocukla sade yaşam yazılarım;
Minimal Ebeveynlik -1
Minimal Ebeveynlik -2

You Might Also Like

0 yorum

GOODREADS

ETİKETLER

sade bir yaşam minimalist yaşam minimalizm minimalist giyim tarzı kapsül gardırop minimal ebeveynlik minimalist anne baba minimalist ebeveynler sağlıklı beslenme sağlıklı yaşam daha sade bir hayat gardırop detoksu içses kapsül dolap sade giyim tarzı sade hayat sade yaşamak sadeleşmek sevgili sade günlük sürdürülebilir yaşam sürdürülebilir çevre 2017 doğa dostu adımlar gardırop devrimi içsel yolculuk sade yaşam çevre dostu 21 gün kuralı 30 günde sade bir yaşam 80 / 20 kuralı alışkanlıkları değiştirmek alışveriş listesi alışveriş çılgınlığı alışveriş çılgınlığı ile başa çıkma az ile yetinmek az çoktur ağaç dikmek bahar gardırobu basit yaşam bağımlılıktan kurtulmak bebekler için peynir bez torba bir hırka bitişik ya da ayrı capsule wardrobe capsule wardrobe nedir cruelty free decluttering challenge derle topla rahatla değişim kitapları diderot etkisi diş fırçası don miguel ruiz doğa doğa dostu doğada çözünür poşet doğal dört anlaşma eco friendly ek gıda el emeği hediye ertelememek ev düzenleme ev işlerine yardım evde etkinlik evde peynir yapımı eşya azaltma eşyadan azade hayatlar farkındalık fomo gardırop sadeleştirme gönül gözü gözde altunbaş gözde altunbaş youtube haftalık yemek planlayıcısı hayatı sadeleştirmek için hayvanlar üzerinde test yapmayan haşimato tiroidi hislerine güven humble brush ikinci el eşya alışverişi ilham verenler insan ilişkileri insan ne ile yaşar israf iyileşme yolculuğum kendi kendine yetebilme becerisi kendi kendinin doktoru olmak kim john payne kitap inceleme kitap önerisi kişisel gelişim kolesterol kozmetik içerikleri kozmetik ürünler less is more maneviyat marie kondo meditasyon minimal kitaplık minimalist challenge motivasyon mutluluk ne tüketiyorsunuz nefes nefes almak nomofobi nutella okunması gereken kitaplar oniomania orangutanlar oxo-biodegradable palm yağı pareto ilkesi plastik naylon poşet kullanımı pre diyabet raf ömrü sade bir anne sade bir günlük sade ebeveynlik sade kütüphane sade mutfak sade yaşam alanı sadeleşme rehberi sadeleşmek isteyenler için kitap sağlıklı tarifler sevgili günlük sosyal medya bağımlılığı sosyal sorumluluk stresle başa çıkmak sıfır atık yaşam tarz 2 deneyimim tatlı krizleri temiz kozmetik terapi test yapan markalar tolstoy toltek bilgelik kitabı weed out yout closet yavaşlamak yağmur ormanları yeni yıl dilekleri yılbaşı ağacı fikirleri zamanı tüketmek zararlı kimyasallar zero waste home zero waste lifestyle zero waste living zihinsel minimalizm zihinsel minimalizm. sorumlulukları azaltmak çalakalem yazılar çocuklarla evde neler yapılabilir çocuğa sorumluluk vermek çocuğa yetinmeyi öğretmek önemli azınlığa odaklan örgü örmek ümit şimşek şeker hastalığı şekersiz hayat

Subscribe