Hislerine Güven - Teşhis Süreci

18 Eylül

Bundan 2 - 2,5 yıl kadar önceydi şiddetli bacak ağrıları hissetmeye başladığımda. Önce çok uykusuz kalıyorum yorgunluktandır mutlaka diye düşündüm. Dinlendiğim halde geçmeyip şiddetlenmeye başladığında bir doktora gitmeye karar verdim. Tüm -doktorlara göre gerekli- tahlillere bakıldı ve tüm değerlerim pek şahaneydi hatta ben bu değerlerle çok uzun yaşardım. Bir tek d vitamini biraz düşüktü ve bir kaç kapsülle eve gönderildim.


Vitamini kullanmama rağmen halsizlik ve ağrılarda bir gram azalma yoktu. Yetmemiş olacak ki deyip bir kapsül de ben aldım. 

Bir süre de böyle geçti.
Bu süre zarfında düşündüm de ben hatırlayabildiğim yakın geçmişte genelde hep halsiz hisseder, akşamı bulmadan pilim biterdi. Öyle ki kızım olmadan önce, çalışığım dönemlerde akşamları bir yürüyüşe çıkacak kadar gücüm kalmazdı. Sonraları çok yandık bu evde oturmalara ama konumuz bu değil :)

Bir süre daha geçtikten sonra yeniden doktora gittim. Geçmek bilmeyen bacak ağrılarım öylesine rahatsız ediyordu ki kemiklerim ve kaslarım aynı anda ağrıyordu. Ağrıdan uyuyamadığım gecelerin sabahına el ayak uyuşmaları da eşlik etmeye başlayınca tekrardan doktora gittim.
Bu arada çözüm bulamadıkça başka bir özel hastanenin bir başka şahaneli doktoruna randevu alıyordum, bir önceki sonuçlarımı da çantama atıp yarım saat derdimi anlatıp bir çözüm bekliyordum.

Yine bir genel muayene ve testler sonucunda d vitaminim takviye almış olmama rağmen 6 ya düşmüştü. Doktorun tek tepkisi hiç mi güneşe çıkmıyorsun kızım oldu. Çıkmıyorum vallahi dedim, oldum olası sıcağı sevmem. Neyse ki suçu kendime atıp beni bir süre daha oyalayacak bir bahane bırakmışlardı avucuma! Fakat bu doktor halime acımış olacak ki bir de çinko bakalım dedi. Ve çinko değerim de olması gerekenden düşük çıktı. 2,5 yıl emzirmiş bir anne olarak vücudumdan bir şeylerin eksilmesi normaldi ve zamanla düzelirdi, takviyeye gerek yoktu.

Ben eşeledikçe tatmin olmadığımı gören doktor, Tiroid değerlerim normal çıkmasına rağmen tiroit ultrasonu istedi ve 3 tane nodülüm olduğu görüldü (Aralık 2016). Nedendir, nasıl olur, ne yapmalı her hangi bir şey söylenmeden sıkıntı yok denilip tıpış tıpış evime yollandım.

Anlayacağınız her defasında aynı testler tekrarlanıyordu ve her şey yolundaydı. Bir dönem psikolojimi bile sorguladım hastalık hastası mı oldum ben ne oldum diye. Google hastalık hastası belirtilerine bakmışlığım bile var o derece :D

Bu arada beslenmemi düzeltmeye başladım. Sağlıklı beslendikçe üzerimden 3 kg gitti ve kamuoyu zaten zayıfsın bir de diyet yapıyorsun ondan böyle halsizsin baskısına çoktan başlamıştı. Sırf insanların gönlü olsun diye kekten börekten yiyor, kendi düzenime döndüğümde ise bunu korumakta zorlanıyordum. Şimdilerde anlamlandırabiliyorum evet şeker dalgalanmaları yaşıyordum ve vücuduma bir kez bile alsam toparlanmam çok uzun sürüyordu. Böylece sağlıklı yaşam serüvenimin inişli çıkışlı halinden bana bir hayır gelmiyordu.

1 yıl sonra...

Zaman geçiyor ve benim bacak ağrılarım kendimi oradan oraya çarpmışçasına şiddetlenerek devam ediyordu. Bunun yanında halsiz hissetmelerim elimi kolumu kaldıramamaya, türlü bahanelerle yapacağım her işi ertelemeye, bir gayret kalkıştığım yarım saatlik işlerse saatlere bırakmıştı yerini.

Bu böyle olmayacak dedim. Kızım okula başladığı gibi kendimi devlet hastanesine attım. Vaktim vardı ve şansımı bir de orada deneyecektim. İşim şansa kalmıştı...

Bacak ağrılarından bahsettiğim için bacak ultrasonu çekilecekti. Bir gece önceden bin bir kurgu ile gitmesem mi ya kötü bir şey derse endişesiyle tavana bakarak sabahı ettim. Ultrason çekildi ve her şey normaldi. Çok şükür demekle peki ya bunun sebebi ne sorusunun dumuru arasında gittim geldim bir süre daha.

Kızım okula başlamıştı ve ben yapılacaklarımın üzerini çizmek bir yana dursun, yataktan başımı kaldıramıyordum. Öyle ki gece kaçta yatarsam yatayım kızımın servisten ineceği ana 5 dk kala yataktan sürünerek çıkıyordum. (bu arada yarım gün gidiyordu okula, hoş tam da olsa değişen bir şey olmayacaktı)

Bir süre sonra 1 saat daha erken kalkmaya zorla alışmıştım. Dönemi böyle kapattık!

Bu süreçte sağlıklı beslenmeye devam ediyordum ancak malum yaz tatili. Gittiğim yerlerde insanları huzursuz etmeyeyim hem her zaman yiyemediğim şeyler gitmişken yemeden dönmeyeyim diye diye eve gel sağlıklı beslenmeye dön, tatile git ucundan ye döngüsünde savrulup durdum. 

Tatiller tamamen bitti ve ben gerçekten yediğim hiçbir şeyden zevk almıyordum. Hani kaçamak deriz ya yediğimizde zevk verir. Ben bu zevki asla yaşamıyordum bir nevi vücudum istemiyordu artık. Ağzıma sürdüğüm anda tıkanıyor devamını getirmek istemiyordum. Bunu çok tarttım kesinlikle psikolojik değil canım da çekmiyordu yemediğim zamanlarda. Sadece alışkanlıkları değiştirmek çaba gerektiriyor, yoksa zorluğu yok.

Kızımda gözlemliyorum en çok bunu, ek gıdaya başladığımızdan beri ağzına domates sürmedi. Bir kez ben yedirmek istedim ağzının çevresi kıpkırmızı oldu ve kabardı. Asla denemeye bile yeltenmediği bir yiyecek ki sevdiği şeylere ayrı bir düşkünlüğü elbette var ama yemek ayırmayan bir çocuk (araya bir Maşallah sıkıştırın :D) 

Diyeceğim o ki, bünye biliyor! Sadece dinlersen anlıyorsun vücudunun dilini.

Nerede kalmıştık, tatil bitti ve ben eski düzenime döndüm.
Ancak 2 güne giden ödemlerim gitmek bilmiyor ve yaz boyunca dengelemiş olmama rağmen tartıda +4 kg görüyorum. Vücudum deli ödem tutmaya başlamış ve kolay kolay atamıyorum. Eşime metabolizmam durdu sanki, su içsem şişiyorum diyorum. Gerçekten de öyle 1 bardak su ile 6-7 aylık hamile gibi göbek yapıyorum. Ve bu 5 dk içerisinde oluyor ikimizde şok oluyoruz. 

Bu böyle olmayacak doktora gitmem lazım ancak gittiğimde ne olacağını biliyorum. Çok normalsiniz, bu gidişle piiii 100 yaşına kadar yaşarsınız. Tansiyonunuz düşük bir kere, düşük tansiyonluların ömrü uzun olur. Şaka yapmıyorum bu replikleri defalarca duydu bu kulaklar, ağız birliği yapmış sanki gittiğim tüm doktorlar.

Bu arada tek şikayetim şişkinlik değil elbet.
Aşırı saçlarım dökülüyor her elimi atışımda koca bir tutam avucumda kalıyor (saçın ne kadar gür diye diye nazar ettiler beni :P) 
Bu da bir yana ayağa kalktığımda başım dönüyor, istisnasız her defasında. Elim ayağım sürekli titrek. Bacak ağrıları ve halsizlikler aynen devam.
Migren ataklarım atak olmaktan çıkmış daimi yoldaşım olmuşlar, buna göz kararmaları ve net görememe eşlik etmeye başlamış.
Ve ertelemeler, üzerimde tonlarca yük var hissiyatı.
Kendimden korkuyorum!

Sürekli de kendimi sorguluyorum, ben neden böyleyim, neden enerjim düşük, üşengeç miyim acaba falan türlü türlü sorular. Hastalık hastası mıyım sorusunu geçtim :D Bir şeyler var belli. Ben kendimi biliyorum, doktorlar harikasın dese de bir yanım geç kalmaktan korkuyor.

Şekerle ilgili bir sıkıntım olduğunun farkındayım. Sık da yesem aralıklı oruçla da beslensem düzelmiyor. Bu süre zarfında yıllarca şiddetli migren atakları yaşayan -öyle ki hastaneye gidip serum almadan geçmiyordu- babama gizli şeker teşhisi konmuş, şeker ilacı almasıyla birlikte migreni bıçak gibi kesilmişti. İçimden bir his açlık tokluk ne varsa baktır diyor.

Halsizliğimin sebebi ne olabilir diye interneti alt üst ederken haşimato tiroidi başlığını görüyorum. E annemde de var bu, yıllar önce ameliyat olup tiroit bezini aldırdı hatta. Olabilir mi ki derken 'anne kız hastalığı' başlığında takılı kalıyorum. Bu arada annem de hep uyarıyordu kızım değerlerin normal çıkıyor ama b12 takviyesi al arada diye. E benim b12 değerim normal ne diye alayım deyip geçiştiriyorum. Bir yandan da sağlıklı beslenme araştırmalarımda hep okuyorum o aralıkta olsa bile b12 vitamininizi yüksek tutun. 

Aynı gün Sevgili Elif'in instagram paylaşımını görüyorum, Haşimato tiroidi başlıklı. Belirtileri okuyorum aynı ben. Yorumlara bakıyorum haşimatoya nodüller eşlik eder yazanlar var. Nodülde var 2 senedir beraber yaşadığımız. E iyi de benim tiroit değerlerim normal. Öğreniyorum ki haşimato başladığında tsh, t3, t4 değerleri normal çıkarmış ancak tiroit bezi tahrip olmaya başladıkça bu değerler bozulurmuş. Peki hangi değere baktırmalı derken sağolsun Elif'de yorumlaştığımız kişiler de yazıyor anti TPO değerine mutlaka baktır.

Hemen doktor araştırmaya başlıyorum. Bu kez gözüm açık şeker vs baktıracağım her şeyi çalışıp gidiyorum. Pek şahaneli bir profesörden randevu alıyorum tee bir kaç hafta sonraya. 

Bu arada canımın başka bir şey istemediği bir gün mercimek köftesi yapıyorum ince bulgurla. O gün ara ara atıştırıyorum. Sonra bana bir uyku bastırıyor bayılacak gibiyim, tarif edemiyorum bu hissi sanki günlerce uyumamışım ve koşmuşum tüm gücüm bitmiş baygınlıkla uyku arası bir hal. Dayanamıyorum Eylül Masal'ı tek bırakmak da istemediğimden kucağına yatıyorum ve uyumuşum, kafamı kaldıramıyorum.

Bir başka gün akşam yemeğinde bir kaç kaşık bulgur yiyorum ve yemek sonrası aynı baygın hal. Kendimi uyanık tutamıyorum.

Tüm bunlar hem şekeri hem de glüteni düşündürüyor bana.

Yine kızım okula ben hastaneye...

Notlarımı alıp doktorun odasına giriyorum. Eksiksiz anlatayım ki güzel yönlendirebilsin beni. Öyle çok anlatıyorum ki doktor wauw falan diyecek derken bıyık altından bir gülümseme ile karşılık alıyorum :/

Ekmek yemiyorsun ondan diyor elin ayağın kesiliyor. E diyorum gluten şişiyorum ben, bulgur yedim baygınlık geçirdim. Bulgur yeme o zaman diyor. Bulgur yeme, ekmek ye? Üstelik de şu paketli sözde tam tahıllı ekmekleri öneriyor?

Diyorum anti TPO baktırmak istiyorum, ona gerek yok şimdilik diyor. Şeker yükleme yapalım, tiroit ultrason bakılsın. Çinko da bakalım düşüktü diyorum, gerek yok diyor. Yahu parasıyla değil mi bakalım içim rahatlasın diyemiyorum.

Ertesi gün şeker yükleme başlıyor, bir uykum geliyor hastanede kıvrılıp uyusam yeri. 23 kalem kan değeri, idrar, ultrason hepsi bitiyor. Hafta başı sonuçları alıyorum.

Bakmak istemeyip son dakika teste eklediği anti TPO değeri 802! Antikorlar tiroit bezime feci savaş halinde... Ultrasonda o 3 nodül istikrarını koruyor, 2 yıl öncekiyle aynılar ne büyüme ne küçülme. En azından buna seviniyorum. 

Şeker...
Açlık şekerim sınırın biraz üzerinde. Tokluklar tam sınır 1 fazla olsa onlarda yüksek çıkacak. Kolesterol HDL yüksek. Ama iyi haber, toplam kolesterolü etkilememiş henüz!

Nur topu gibi haşimato tiroidi ve pre diyabet teşhisleri kucağıma veriliyor. Ve ekmekle dolu 5 öğünlük beslenme önerisiyle yolu tutacakken son dakika ama d vit hala çok düşük ki ben takviye alıyorum diyorum. Hiçbir takviye alma 6 ay sonra yine gel 1 yılda haşimatı tiroidinin hipertiroide dönme ihtimali var diyen doktor, he al o zaman arada d vit diyor. Arada?

Omega 3 diyorum, gerek yok diyor.
Sağlıklı beslenme diyorum, 5 öğün ekmek diyor.
Ceviz falan yesem? Ekmeğin yanında ye tabi diyor, çok da yeme.

Bıyık altından bu kez ben tamam deyip odadan çıkıyorum!

Ezber olan her şeye isyanım var!

Besin intoleransım olabileceğinden bahsettiğim halde, herkese verilen 5 öğün ekmek ve az az sık sık ye tavsiyesinden başka bir şey yok elimde. Hoş ısrarla anti TPO istemeseydim teşhis de olmayacaktı ne bekliyorum ki?

Hastalıklar başlangıç aşamasındayken ilerlemesini önlemek ve hatta iyileştirmek varken, standart protokolü uygulamak için hastalan 6 ay sonra gel diyor bana. Niye? Yol belli 6 ay sonra ilaç başlar, 1 yıl sonra tiroit bezini alır toptan temizlik! 

Öfkeli ve umutluyum ve aynı zamanda hırslı. Ben bu değerleri düşürür, 6 ay sonra da sonuçları getiririm. Sonra da ekmekmiş, takviyeymiş konuşuruz.

Son gülen kim olacak bakalım.

Kıssadan hisse, sezgilerinize güvenin, kendinizi vücudunuzu tanıyın ve ezber hiçbir şeye körü körüne güvenmeyin. Her zaman başka bir yol mümkün!

2 yıl geç kalınmış bir teşhis olsa da neyse ki çok da ilerlemeden adını koydurabildim. Gerisi bende :)

Nasıl anladığımı paylaşmam istendiği için böyle uzun uzun yazdım, çünkü belirtilerden öte sonuca ulaşmak önemli. Belki tüm bu süreç birilerine yardımcı olur. Ki bende sürecini paylaşanlar sayesinde bugün bu sonuca varabildim. 

Bundan sonrasını da hem buradan hem de youtube kanalımdan paylaşacağım.

Sevgi ve sağlıkla,
Gözde ❤️


You Might Also Like

2 yorum

  1. Öncelikle çok geçmiş olsun. Her paragrafta bu sefer tamam, doğru doktor/doğru teşhis bulundu dedim ama sizin sayenizde teşhis konulmuş. Ben hep derim; iyi hastane yoktur iyi doktor vardır, iyi okul yoktur iyi öğretmen vardır diye.
    Benim de tiroid hormonlarım normal olmasına rağmen nodülüm var. Anti TPO'ya da baktılar Allahtan. Şükür bir şey yok. Ama özel bir hastanede tüm değerlerim normal olmasına rağmen bana da haşimato teşhisi konmuştu. Ne o doktora ne de o hastaneye güvenmediğimden bir ay sonra eğitim araştırma hastanesine gittim ve ultrasonla bakan doktor "ne haşimatosu, haşimato falan yok sizde" demişti. Nodülüme biyopsi yapılıyor her sene ve böyle böyle yaşayıp gidiyorum.
    Neyseki siz geç de olsa bir sonuç almışsınız. Tekrar geçmiş olsun diyorum. Allah sağlık, sıhhat versin. Gerisi bir şekilde halloluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, size de geçmiş olsun.
      Maalesef biraz zaman aldı ama sonunda kendi kendimin doktoru oldum. Çok haklısınız iyi gelecek insanı bulmak mesele. Eğitim araştırma hastanesi de yakınlarda olmayınca özellerde dolandım durdum.
      Biyopsi süreci yormuyor mu sizi? Benim 2 yıldır boyutları aynı ama biyopsi de gerekir mi acaba, bunu da bir araştırayım :)
      Amin her şeyin başı sağlık, tekrar teşekkür ederim.
      Sevgiler

      Sil

GOODREADS

ETİKETLER

sade bir yaşam minimalist yaşam minimalizm minimalist giyim tarzı kapsül gardırop minimal ebeveynlik minimalist anne baba minimalist ebeveynler sağlıklı beslenme sağlıklı yaşam daha sade bir hayat gardırop detoksu içses kapsül dolap sade giyim tarzı sade hayat sade yaşamak sadeleşmek sevgili sade günlük sürdürülebilir yaşam sürdürülebilir çevre 2017 doğa dostu adımlar gardırop devrimi içsel yolculuk sade yaşam çevre dostu 21 gün kuralı 30 günde sade bir yaşam 80 / 20 kuralı alışkanlıkları değiştirmek alışveriş listesi alışveriş çılgınlığı alışveriş çılgınlığı ile başa çıkma az ile yetinmek az çoktur ağaç dikmek bahar gardırobu basit yaşam bağımlılıktan kurtulmak bebekler için peynir bez torba bir hırka bitişik ya da ayrı capsule wardrobe capsule wardrobe nedir cruelty free decluttering challenge derle topla rahatla değişim kitapları diderot etkisi diş fırçası don miguel ruiz doğa doğa dostu doğada çözünür poşet doğal dört anlaşma eco friendly ek gıda el emeği hediye ertelememek ev düzenleme ev işlerine yardım evde etkinlik evde peynir yapımı eşya azaltma eşyadan azade hayatlar farkındalık fomo gardırop sadeleştirme gönül gözü gözde altunbaş gözde altunbaş youtube haftalık yemek planlayıcısı hayatı sadeleştirmek için hayvanlar üzerinde test yapmayan haşimato tiroidi hislerine güven humble brush ikinci el eşya alışverişi ilham verenler insan ilişkileri insan ne ile yaşar israf iyileşme yolculuğum kendi kendine yetebilme becerisi kendi kendinin doktoru olmak kim john payne kitap inceleme kitap önerisi kişisel gelişim kolesterol kozmetik içerikleri kozmetik ürünler less is more maneviyat marie kondo meditasyon minimal kitaplık minimalist challenge motivasyon mutluluk ne tüketiyorsunuz nefes nefes almak nomofobi nutella okunması gereken kitaplar oniomania orangutanlar oxo-biodegradable palm yağı pareto ilkesi plastik naylon poşet kullanımı pre diyabet raf ömrü sade bir anne sade bir günlük sade ebeveynlik sade kütüphane sade mutfak sade yaşam alanı sadeleşme rehberi sadeleşmek isteyenler için kitap sağlıklı tarifler sevgili günlük sosyal medya bağımlılığı sosyal sorumluluk stresle başa çıkmak sıfır atık yaşam tarz 2 deneyimim tatlı krizleri temiz kozmetik terapi test yapan markalar tolstoy toltek bilgelik kitabı weed out yout closet yavaşlamak yağmur ormanları yeni yıl dilekleri yılbaşı ağacı fikirleri zamanı tüketmek zararlı kimyasallar zero waste home zero waste lifestyle zero waste living zihinsel minimalizm zihinsel minimalizm. sorumlulukları azaltmak çalakalem yazılar çocuklarla evde neler yapılabilir çocuğa sorumluluk vermek çocuğa yetinmeyi öğretmek önemli azınlığa odaklan örgü örmek ümit şimşek şeker hastalığı şekersiz hayat

Subscribe